Hikmet buradadır. Anlayışı olan, canavarın sayısını hesap etsin; çünkü insan sayısıdır, ve onun sayısı Altı yüz altmış altıdır.
Dinle, ey İsrail: Allahımız RAB bir olan RABDİR;
Ve bir adam kadınla yatar gibi erkekle yatarsa, ikisi menfur şey yapmışlardır; mutlaka öldürüleceklerdir; kanları kendi üzerlerinde olacaktır.
[9] Yahut bilmez misiniz ki haksızlar Allahın melekûtunu miras almıyacaklardır? Aldanmayın; ne zaniler, ne putperestler, ne facirler, ne muhannesler, ne lûtiler, [10] ne hırsızlar, ne tamakârlar, ne ayyaşlar, ne sövücüler, ne de gasıplar Allahın melekûtunu miras alacaklardır. [11] Ve bazılarınız böyle idiniz; fakat yıkandınız, fakat takdis olundunuz, fakat Rab İsa Mesihin isminde ve Allahımızın Ruhunda salih kılındınız.
[2] Ve mabedin dış avlusunu hariçte bırak, ve onu ölçme; çünkü milletlere verildi, ve mukaddes şehri kırk iki ay ayak altında çiğniyecekler. [3] Ve iki şahidime ruhsat vereceğim, ve çulla giyinmiş olarak bin iki yüz altmış gün peygamberlik edeceklerdir.
Ve cinci yahut bakıcı olan erkek, veya kadın, mutlaka öldürülecektir; onları taşla taşlıyacaklardır; kanları kendi üzerlerinde olacaktır.
[10] Aranızda oğlunu ve kızını ateşten geçiren, yahut falcı, yahut müneccim, yahut sihirbaz, yahut afsuncu, [11] yahut büyücü, yahut cinci, yahut bakıcı, yahut ölülere danışan bulunmıyacak. [12] Çünkü bu şeyleri yapan adam RABBE mekruhtur; ve Allahın RAB bu mekruh şeylerden dolayı onları senin önünden kovuyor.
Ve oğlunu ateşten geçirdi, ve müneccimlik ve sihirbazlık etti, ve cinciler ve bakıcılar kullandı; RABBİ öfkelendirmek için onun gözünde çok kötülük işledi.
Ve senin elinden afsunculukları söküp atacağım; ve artık sende müneccimler olmıyacak;
Çocukluğundan beri emek verdiğin büyülerinle, ve bol afsunlarınla şimdi dur; belki faide görebilirsin, belki galebe çalarsın.
[11] Ve ona dikkat ederlerdi, çünkü çok zamandan beri kendi sihirbazlıkları ile onları hayrete düşürmüştü. [12] Fakat Allahın melekûtu ve İsa Mesihin ismi hakkında müjdeliyen Filipusa iman ettikleri zaman, erkekler ve kadınlar vaftiz olundular. [13] Simun kendisi de iman etti; ve vaftiz olunarak daima Filipusun yanında durup yapılan alâmetleri ve büyük kudretleri görür, şaşardı. [14] Ve Yeruşalimde olan resuller Allahın sözünü Samiriyenin kabul ettiğini işitince, Petrusu ve Yuhannayı onlara gönderdiler; [15] bunlar da indikleri zaman, Ruhülkudüsü alsınlar diye onlar için dua ettiler; [16] çünkü onlardan hiç biri üzerine henüz inmemişti; yalnız Rab İsanın ismine vaftiz olunmuşlardı. [17] O zaman resuller, onların üzerine ellerini koydular, onlar da Ruhülkudüsü aldılar. [18] Ve resullerin elleri konulmakla Ruhülkudüs verildiğini görünce Simun onlara para getirip dedi: [19] Bana da bu kudreti verin de, kimin üzerine ellerimi korsam, Ruhülkudüsü alsın. [20] Fakat Petrus ona dedi: Gümüşün seninle beraber helâk olsun, çünkü Allah vergisi para ile elde edilir sandın. [21] Bu şeyde senin ne payın var ne de nasibin; çünkü Allaha karşı yüreğin doğru değil. [22] İmdi bu kötülüğünden tövbe edip Allaha yalvar, belki yüreğinin düşüncesi sana bağışlanır. [23] Çünkü seni öd acılığında ve sapıklık bağlarında görüyorum. [24] Simun da cevap verip dedi: Benim için siz Rabbe yalvarın da, bu dediklerinizden hiç biri üzerime gelmesin.
[24] Ve Allah dedi: Yer, cinslerine göre canlı mahlûkları, sığırları, ve sürünen şeyleri, ve cinslerine göre yerin hayvanlarını çıkarsın; ve böyle oldu. [25] Ve Allah yerin hayvanlarını cinslerine göre, ve sığırları cinslerine göre, ve toprakta sürünen her şeyi cinsine göre yaptı; ve Allah iyi olduğunu gördü. [26] Ve Allah dedi; Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım; ve denizin balıklarına, ve göklerin kuşlarına, ve sığırlara, ve bütün yeryüzüne, ve yerde sürünen her şeye hâkim olsun. [27] Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allahın suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı. [28] Ve Allah onları mubarek kıldı; ve Allah onlara dedi: Semereli olun, ve çoğalın, ve yeryüzünü doldurun, ve onu tâbi kılın; ve denizin balıklarına, ve göklerin kuşlarına, ve yer üzerinde hareket eden her canlı şeye hâkim olun. [29] Ve Allah dedi: İşte, bütün yeryüzü üzerinde olup tohum veren her sebzeyi, ve kendisinde ağaç meyvası olup tohum veren her ağacı size verdim; size yiyecek olacaktır; [30] ve yerin her hayvanına, ve göklerin her kuşuna, ve kendisinde hayat nefesi olup yeryüzünde sürünen her şeye, bütün yeşil otu yiyecek olarak verdim; ve böyle oldu. [31] Ve Allah yaptığı her şeyi gördü, ve işte, çok iyi idi. Ve akşam oldu ve sabah oldu, altıncı gün.
Yahut bilmez misiniz ki haksızlar Allahın melekûtunu miras almıyacaklardır? Aldanmayın; ne zaniler, ne putperestler, ne facirler, ne muhannesler, ne lûtiler,
Kendisi o nur değildi, ancak o nur hakkında şehadet etmeğe geldi.
[6] Ve tahtın önünde billûra benzer sanki camdan bir deniz; ve tahtın önünde ve tahtın etrafında önden ve arkadan gözlerle dolu dört canlı mahlûk vardı. [7] Ve birinci mahlûk aslana benzer, ve ikinci mahlûk danaya benzer, ve üçüncü mahlûkun yüzü insan yüzü gibi, ve dördüncü mahlûk uçan kartala benzerdi. [8] Ve dört mahlûktan her birinin altı kanadı olup etrafı ve içi gözlerle doludur, ve: Kuddûs, kuddûs, kuddûs, Var olmuş, ve var olan ve gelecek olan, Her şeye Kadir Rab Allah! diyerek gündüz ve gece rahat etmezler.
ve seninle kadın arasına, ve senin zürriyetinle onun zürriyeti arasına düşmanlık koyacağım; o senin başına saldıracak, ve sen onun topuğuna saldıracaksın.
ve ona büyük şeyler ve küfürler söyliyen ağız verildi; ve ona kırk iki ay işlemeğe salâhiyet verildi.
Ve Firavun da hikmetli adamları, ve afsuncuları çağırdı; ve Mısırın sihirbazları, onlar da büyülerile öyle yaptılar.